Sultan Fatih’i Böyle Anlattılar
Osmanlı tarihinin en meşhur siması şüphesiz Fatih Sultan Mehmed Han’dır. 1451-81 yılları arasında devleti oturttuğu zemin öylesine sağlamdır ki, bu binanın tam mânâsıyla çöküşü bile asırlar sürmüştür.
Bugüne dek tarihin gördüğü ender liderlerden olan bu zât ile alâkalı yüzlerce eser kaleme alındı ve hemen hepsi; onun zekâsına, siyasetine, ordusuna ve azametine övgüler dizdi. Biz de bu yazımızda Fatih’i anlatan eserlerden ummandan bir katre kabilinden siz değerli takipçilerimize onun hakkında denilenleri sunacağız.
Hoca Sadeddin Efendi: “Adalet anlayışı öyleydi ki, bir karıncayı incitmemek adına Süleyman’ın (as) ülkesini reddederdi.
O padişahın yiğitliği öyle idi ki Behram, kendi adından sıkılır; İsfendiyar da hikâyesinden utanırdı. Hangi yöne yürüyüş yellerini salsa oranın zafer esintileriyle can bulması, gülümsemesi tabii idi.”
Neşrî: “Hiçbir kişi dergâhından mahrum ayrılmazdı. Yolda tebaasından birisini görse, ona ikramda bulunurdu. Şöyle ki, İstanbul’da onun florisini (parasını) yememiş bir fakir yoktu.
Devrinde; hırsızlık, yol kesicilik ve fuhşiyat resmen alemden kalkmıştı. Bir hatun kişi bir araba altınla iki günlük yola gitse, mümkün mü ki birinin zararı erişsin?”
Zorzo Dolfin (İstanbul’un fethi esnasında şehirde bulunan bir Venedikli): “Sultan Mehmed, çok az gülerdi. Zekâsı, daimî bir çalışma içindeydi. Çok cömertti. Her işte fevkalâde atılgan ve hattâ cüretkâr idi. Seçtiği hedeflere erişmek için çok ısrar ederdi. Soğuğa, sıcağa, açlığa, susuzluğa mütehammildi. Kesin konuşur, kimseden çekinmezdi. Zevk-u safadan uzaktı. Türkçe, Grekçe ve Sırpçayı çok iyi konuşur ve her gün bir miktar okuma yapardı. Roma tarihi, Alman imparatorlarının Fransa ve Lombardiya krallarının vakaları geniş bilgiye sahip olduğu mevzulardı. Avrupa’yı çok iyi bilirdi. Hususen İtalya’yı en ince tafsilatıyla bilir, yanından bir Avrupa haritasını eksik etmezdi.”
Franz Babinger: “Batı’nın mukadderatı, Fatih’in zuhuruyla sarih bir şekilde işaretlenmiştir. Kudretli şahsiyeti, büyük Avrupa sahalarının dış görünüşünü (sınırlarını) derinden değiştirmiştir.”
Fatih, Fatih, Fatih… Sultan, âlim, derviş, mütefekkir ve aksiyoncu. Onu anlatmaya ne birkaç adamdan yapılmış iktibaslar yeter, ne ciltler dolusu kitap. Fatih’i anlamak, Devlet-i Aliyye’yi anlamaktır. Fatih’i anlamak, büyük ideali anlamaktır.
“Medhinde şairâna ilhamlar gerektir,
Tarifi yerde bitmez arşa çıkan kibârın.”
-Abdülhak Hâmid Tarhan