Impact Winter İncelemesi
Karlarla kaplı, soğuk mu soğuk bir dünya bizleri bekliyor!
Impact Winter, Mojo Bones stüdyosu tarafından BANDAI NAMCO markası adı altında üretilen, Rol yapma elementleri ile hayatta kalma temasını birleştiren bir macera-keşif oyunu. Bu stüdyo daha çok uzak doğu temalı oyunlar üretmiş olsa bile arada böyle Batı temalı oyunlarda üretmekte. Tekken, Naruto, Dark Souls gibi serileri bizlere sunsa bile Ace Combat, Project Cars gibi serilere de ev sahipliği yapıyor.
Impact Winter ise benim ilgimi çeken oyunlardan biriydi. Kullanıcı incelemelerine baktığım zaman birtakım eksiklikleri olduğunu ve azda olsa problem çıkarabildiğini gördüm. Yalan söylemek istemem ancak önyargılı yaklaştım oyuna. Sürekli “Acaba ne zaman sorun çıkacak” diyerek 30 saate yakın oynadım. Tek tük sorunlar dışında canımı sıkan hiçbir şey olmadı.
HİKAYE KLİŞE SAYILABİLİR
Devasa bir Asteroidin dünyaya çarpması sonucu buzul çağı kapıya dayanıyor. Yüksekliği 20-30 metre bulan kar yığınlarının arasında bir grup mücadeleciyi hayatta tutmaya çalışıyoruz. Ben diyeyim This War of mine, siz deyin Frostpunk, bir başkası ise The Wild Eight desin. Resmen bu 3 oyunun karışımını bize sunmuş yapımcılar. Temel olarak güzel olsa bile gidişat anlamında belli başlı sorunları olduğu bir gerçek.
Kontrol ettiğimiz karakterimizin ismi Jacob Solomon. Dünyanın başına gelen bu felaketten sonra yanımızda bulunan 4 kişi ile beraber yıkılmış bir kilisenin içinde hayatta kalma mücadelesi veriyoruz. Bir yandan dondurucu soğuktan korunmaya çalışırken bir yandan da açlığımız ile sınanıyoruz. Tam bu sırada ise karşımıza küçük bir robot çıkıyor. Ağır hasar almış olan robotumuzun ise bizlere bir mesajı var; “30 gün sonra yardım gelecek!”. Bu demek oluyor ki, 30 gün sonra hayatta kalmış diğer insanlar ile iletişime geçebileceğiz ve yardım gelecek.
Ako-Light ismini verdiğimiz bu robot ise bize haber getirmek dışında da yardımlarda bulunuyor. Birazdan değineceğim. Ama önceliğimiz yanımızdaki diğer hayatta kalma mücadelesi veren insanları konuşmak.
Maggie, Christophe, Wendy ve Blane adında dostlarımız, kiliseyi paylaştığımız yoldaşlarımız var. Hepsinin kendine ait görevleri, yetenekleri ve özellikleri mevcut. Maggie Kiliseyi geliştirmekle uğraşırken Wendy ise daha çok yemekler ile ilgileniyor. Blane, bizlere hayatta kalmanın inceliklerini ve avlanma sanatını öğretirken Christophe ise dehası sayesinde Ako-Light geliştirmelerine odaklanıyor. Biz ise buzlu yollara vuruyoruz kendimizi, erzak arıyoruz.
Tabi bu bahsettiğim özelliklerin kendine has görevleri mevcut. Wendy, yeni yemekler pişirmek için tarif kitabı istiyor mesela. Ya da Blane, yeni bir kurt kapanı yapmak için gerekli nesneleri bulmamızı istiyor gibi. Tabi bu size kalmış. Yani isterseniz yapar ve hem kendinizi hem de kiliseyi geliştirirsiniz, isterseniz ise sadece 30 günün bitmesini bekleyerek temel ihtiyaçlarınızı karşılamaya özen gösterirsiniz. Seçim sizin.
Diyalog ağırlığını ben çok hissetmedim. Senaryoyu değiştirecek veya geliştirecek etkileri ne yazık ki yok. Bu 30 gün eni sonu geçiyor bir şekilde. Sadece süreyi kısaltmaya yarayan bazı nedenler var. Örneğin açık dünyada gezerken karşınıza çıkan radyo kulelerini aktif etmeniz yaklaşık 2 veya 3 saat süreden düşüyor. Bir karakterin görevini tamamlamanız ise 3 saate yakın bir düşüş sağlıyor. Bunun dışında çok bir artısı yok.
DÜNYASINA BAKALIM
Açık dünyası ise oldukça büyük ve özgür hissettiriyor. Bir yerden bir yere gitmek azıcık işkence gibi gelse bile gayet eğlenceli duruyor. Yolda bize eşlik eden robot Ako-Light ise bize birtakım yararlar sağlıyor. İlk başlarda sadece yolumuzu aydınlatan ışık kaynağı ve kara gömülü objeleri tespit edebileceğimiz sonar sistemi bulunsa bile, ilerleyen zamanlarda buzları kıracak matkap veya yüksek yerlere ulaşmamızı sağlayan özellikler kazanıyor. Aslında bu özellikleri biz kazandırıyoruz desek daha doğru olur. Çünkü Christophe’nin görevleri doğrultusunda bu geliştirmelere ulaşabiliyoruz.
Açık dünyada ise bizleri tonla keşfedilecek yer bekliyor. Terk edilmiş benzin istasyonları, hastaneler, havalimanları ve daha birçoğu. Bu yapıların içlerinden de yine tonla erzak çıkabiliyor. Bunun yanı sıra hayatta kalmış ve yardıma muhtaç insanlar ile de karşılaşabiliyoruz. Bu insanlar genelde bizden yiyecek veya mermi gibi isteklerde bulunuyor. Yardım edip etmemek ise size kalmış.
Her karakterin kendine özel enerji, açlık, susuzluk, moral ve üşüme barları bulunuyor. İş yaptıkları zaman enerjilerinden düşüyor, kilise içindeki ateş sönmeye yaklaştığında ise üşümeye başlıyorlar. Açlık ve susuzlukta buna benzer şekilde değişkenlik gösteriyor. Bu yüzden görevleri yaparken bir gözünüzün diğer karakterlerin ihtiyaçlarında olduğundan emin olun.
Impact Winter içinde Level sistemi ve rol sistemi oldukça basit. Görev tamamladıkça veya yeni bir lokasyon keşfettiğimizde Level ilerlemesinde artış oluyor. Her üst seviyeye geçtiğimizde ise kilisedeki dört kişinin üstünde uygulayabileceğimiz roller beliriyor. Bu roller ise oldukça basit, bir artı verirken yanında birde eksi getiriyor. Örneğin yakılan ateşin daha uzun süre yanması için birine rol ekliyoruz ancak bu rol, enerjinin çabuk gitmesine sebebiyet verebiliyor.
ATMOSFER NASIL?
Atmosfer olarak idare eder diyebilirim. Karakter seslerinin olmaması atmosferi biraz sadeleştiriyor. Özellikle açık dünyada gezerken hava değişimlerinin olması, karakterin yürüyüşünün değişmesi ve ekranın bulanıklaşması gibi gözle görülür efektler var. Ancak girdiğiniz her ev birbirinin aynısı. Aynı tasarıma sahip, sadece kapı yerleri farklı. Buda yeni bir yer keşfettim hissiyatının önüne geçiyor.
Bunun dışında grafik anlamında ise iyi iş çıkarılmış diyebilirim. Çevre modellemeleri gayet başarılı. Özellikle hastane, havalimanı gibi yıkılmış yapılar, terk edilmiş araçlar gayet güzel dizayn edilmiş. Müzikler ise olduğu yerde sayıyor. 2-3 müzik dışında farklı bir ses yok. Yani oyun göze hoş gelse bile kulağa aynı şekilde gelmiyor.