Selçuklu Sultanı II. Süleymanşah ile Gürcü Kraliçe Tamara’nın Mektuplaşması
Tarihin tozlu sayfalarındaki mektuplar çok şey anlatır. Bunlardan bir tanesini daha size sunmak istiyorum. Süleymanşah ve Tamara’nın mektuplarında bakın neler yazıyor.
Öncelikle bu mektupları aktaranın Gürcü kaynağı olduğunu bildireyim. M. F. Brosset, Gürcistan Tarihi Ankara 2003, S. 406-407. Ben de Prof. Dr. Gülay ÖĞÜN BEZER hocamızın derlemelerinden okudum bu metni.
İlk mektup içeriği Selçuklu Sultanı II. Süleymanşah’ın:
“Gök kubbe altında bulunan hükümdarların en büyüğü, Allah’ın peygamberinin yardımcısı ben Süleymanşah, Gürcüler’in kraliçesi sen Thamara’ya bildiririm ki, sen Gürcüler’in eline kılıç verip Allah’ın sevgili kulları olan Müslümanları öldürmelerini emrettin. Benim hür milletimi tabiyet vergisi vermeye zorladın. Şimdi bizzat ben sana ve milletine İslam’ın adaletini göstermek ve Allah’ın bizim ellerimize emanet olarak verdiği kılıcı, sizin bir daha kullanmamanız gerektiğini öğretmek amacıyla geliyorum. Gelişimde ancak otağımın önünde diz çöken, Muhammed’in peygamberliğini kabul edip dinini bırakan, boşuna ümit bağladınız haçı huzurumda kıran kimseleri mükafatlandıracağım. Bununla beraber kimseyi din değiştirmeye zorlamayacak ve halka zarar vermeyeceğim ve tabiiyetimi kabul edenlerden başkasının yaşamasına müsade etmeyeceğim.”
Bu mektubun Gürcü tarafına iletilirken Kraliçe’nin din değiştirmesi sonucu Sultan’ın kendisini nikahlayacağı aksi halde cariye olacağı da elçimiz tarafınadan iletilmesi sonucu Gürcü komutan Zakaria Gageli tarafından tartaklandığı belirtilmekte.
Cevap mektubu da Kraliçe Tamar/Thamara/Tamara’dan:
“Ey Süleymanşah! Biz Tanrı’nın kudretine ve Meryem’e güveniyoruz. Bizim umudumuz mukaddes haçtır. Gökleri hiddetlendiren mektubunu okudum ve Tanrı’nın, küstahlığından dolayı seni cezalandıracağının işaretlerini gördüm. Sen askerlerine güveniyorsun, nefretinden dolayı böyle yapıyor ve ganimet için savaşıyorsun. Ben ise ne zenginliğime ne askerlerimin miktarına, ne de insanlara güveniyorum. Ben sadece Tanrı’ya (oğluna), ve senin hakaret ettiğin salibe (haça) güveniyorum ve Meryem’e dua ediyorum. Sana İsa’nın askerlerini gönderiyorum. Bu askerler sana hürmet göstermeye değil, gururunu kırmak için geliyor. Senin değil Tanrı’nın irade ve adaleti tecelli edecek ve bir daha Tanrı’nın adına hakaret etmemeyi öğreneceksin. Tam zamanında yetiştirmek gayesiyle adamlarımdan birisini sana gönderiyorum ki tedbirini alasın. Askerlerim de artık sana doğru hareket etmiştir.”
Sultanın mektuptaki sinirinin ve Gürcü seferinin nedeni de bir başka vakaya bağlanır. İbn-i Bibi’ye göre Kılıç Arslan şehzade resimlerini çizdirtiyor, Gürcü Kraliçe’ye gönderiyor. Kraliçe de Süleymanşah’ı beğeniyor. Hatta gelsin din farkı da olsa ülkemi yönetebilir diyor. Bu Süleymanşah’a bildirilince “Hükümdarlık için küffar memlekete gitmeyi zillet sayarım, ancak sultan emir buyurursa kafirleri hak yoluna sokmak ve Gürcistan’ı ülkesinin topraklarına katmak üzere sefer yaparım” diyor.
Peki sonuç ne?
II. Süleymanşah, Gürcüstan seferinde ne yazık ki yenilir. Ancak bu Gürcüler’in askeri başarısıyla gerçekleşmez. Sultan’ın savaşı yönetirken kendisine hizmet edenlerden çetrdarı yani şemsiyesini tutan görevlinin atı tökezler, adam şemsiyeyi (çetr) düşürür, savaşta ara ara gözlem yapanlar Sultan’ın şemsiyesini göremeyince öldüğünü sanırlar. Savaşan ordu panikler ve bu yanlış bilgi üzerine dağılmaya başlar. Gülay Hoca’nın aktardığına göre Sultan’ın komutanlarına adlarıyla bizzat “buradayım ölmedim” diye seslenmesi de işe yaramaz, insan selinde kaç kişiyi ikna edebileceksiniz, değil mi?
Peki gerçek mi bu? Gerçek. Zira savaş sonrasına bakarsak Gürcüler ilerlemiyor, Selçuklu topraklarını istila etmiyor. Zira ortada dağılan bir ordu olsa da kayıp az, Sultan yaşıyor ve Erzurum’a çekiliyor (1202). İlerleyen yakın vetirede de güneyde Hısn-ı Keyfa, Artuklu ve Eyyübi Sümeysat beyliklerinin Selçukluya bağlandığını görmekteyiz. Toprak kaybı yok, genişleme de söz konusu. Yani savaş esnasında iletişim ve yanlış bilgi üzerine dağılan ordu ve seferin olumsuz bir şekilde sonuçlanması, Anadolu Selçukluları’nı pek etkilememiş.
Hasan Öksüz 22 Haziran 2019
Çok üzücü, belki Gürcistan da bugün bir İslam toprağı olabilirdi. Nasip değilmiş.
Bkz. En’am,125.
Bülent 19 Nisan 2020
Sanırım TAMARA’nın duası kabul olmuş ve tanrı sültanı cezalandırmış.😅