Örnek Bir Osmanlı Münevveri: Kazasker Mustafa İzzet Efendi

Örnek Bir Osmanlı Münevveri: Kazasker Mustafa İzzet Efendi

Okul çağındaki çocukların çok cepheli bir ilim tahsilinde bulunmasını hangimiz istemez? Peki bu iş için örnek alabileceğimiz kim var?

Evet, bu sual sorulunca genelde kafalar eğilir ve müthiş nesil yetiştirme hedefleri başka baharlara ertelenir; hiç gelmeyen baharlara…

Hâlbuki medeniyetimizin tarihi örnek şahsiyetlerle dolu. Biz de bu yazımızda gül bahçesinden bir gonca uzatmak kabilinden sizlerle mühim bir zatı tanıştıracağız: Mustafa İzzet Efendi.

HER ŞEYİN BAŞLANGICI

1801 yılında Tosya’da doğan Mustafa İzzet, bölgede iyi tanınan bir ailenin evlâdıydı. Küçük yaşlarda musikiye duyduğu alâkayla dikkatleri üzerine çeken İzzet, babasının vefatı üzerine annesiyle beraber İstanbul’a göç etti. Annesinin teşvikiyle musiki üzerinde durmaya devam eden İzzet, Kömürcüzade Hafız Efendi tarafından keşfedilmesiyle hayatında yeni bir devreye girdi.

İzzet’ten pek müteessir kalan Hafız Efendi, bir cuma günü Sultan II.Mahmud’un namaz için camiye geldiği sırada talebesine önceden çalıştırdığı bir nutk-i şerif okutur. Mahmud-u Sani, bu sese hayran olur ve genci derhâl saraya alır. Yaşı küçük olduğu için doğrudan Enderun’a kabul edilmeyen İzzet, muhtelif hocalardan musiki dersleri almaya başlar.

DOĞU/BATI ARASINDA BİR SANATÇI

Genç İzzet, saraya girdiği andan itibaren iki ekolle karşılaştı: Batıcılar ve Gelenekçiler. Sultan Mahmud’un başını çektiği grup batılı inkılâpların musiki sahasına da taşınması gerektiğini öne sürerken, Dede Efendi’nin mümessili olduğu görüşün takipçileriyse geleneklere bağlı kalınmasını müdafaa ediyorlardı.

İşte bu atmosferde, Mustafa İzzet çıkış yolunu doğu ile batı musikisini mezcetmek olarak görür ve bu zihniyetle yirmiye yakın şarkı besteler, onlarca icrada bulunur ve güzel sesiyle saraya şenlik yayar.

Bu devirde şiire de merak salan İzzet, kuvvetli kalemiyle gönüllerin bam teline dokunan manzumlar kaleme alır.

HEM HATTAT!

Musikide ustalaşan İzzet Efendi, kendisiyle aynı isme malik hocadan hat ilmini tahsile başlar. Hat sanatı macerasının sonunda, gelmiş geçmiş en büyük hattatlardan biri yetişmiş olur. İzzet Efendi’nin bazı çalışmalarını şöyle sıralayabiliriz:
– Ayasofya-i Kebir Camii’nde asılı duran sekiz büyük levha.
– Dolmabahçe Sarayı kitabesi.
– III. Selim Kışlası kitabesi.
– Yenikapı Mevlevihanesi Muvakkıthanesi kitabesi
– Hırka-i Şerif Camii kitabesi

FANİ DÜNYA

İzzet Efendi hem şair, hem bestekâr, hem de hattat olmuştur. Kendisine baş müezzinlik vazifesi dahi verilmiştir. Fakat hiçbir şekilde içindeki o latif varlığı, ruhunu rahatlatamaz. Bir süre sonra malın mülkün, makamın mevkiinin tamamen beyhude olduğu kanaatine varır. Fakat istifasını sultana nasıl açıklayacağını bilemez. Askeriye bahanesiyle saraydan ayrılmayı düşünse de bunun kabul edilmeyeceği Sultan’ın kendisine verdiği değerden bellidir.

Efendi en sonunda hac vazifesini yerine getirmek için izin ister ve bu talep kabul görür.

Hac yolcuğu esnasında Kayserili Ali Efendi ile tanışır ve kendisine intisap eder.

Dervişane hayatın lezzetini derinlemesine yaşayan İzzet Efendi, İstanbul’a geldiği vakit saraya dönmez. Zabitan tarafından derdest edilmek istemediği için derviş libaslarıyla gezer.

Ne var ki İzzet Efendi’nin korktuğunun bin kat beteri başına gelir. Bir cuma günü, yakalanmamak için Sultan Mahmud ile farklı camilerde namaz kılmaya çalışan İzzet Efendi aldığı yanlış istihbaratın kurbanı olur. Namaz çıkışı yakalanır ve hiddetlenen Sultan kendisine bir anlık tehevvürle idam cezası verir. Fakat İzzet Efendi’yi çok seven Mahmud-u Sani, ona kıyamaz ve emri iptal eder. İzzet Efendi, saraya tekrar alınır.

SON YILLAR

Abdülmecid’in tahta geçmesiyle Eyüp Sultan Camii’nde imam hatip olan Mustafa İzzet Efendi, Sultan’ın da Eyüp Sultan’da bulunduğu bir cuma günü verdiği hutbenin hayli takdir görmesi sebebiyle sarayın ikinci imamı tayin edilir.

1853 senesinde bu vazifeden ayrılan Efendi, dört yıl sonra resmen Rumeli kazaskeri oldu. Bu vazife başında hayatının en zor günlerini yaşadı. Emaneti teslim edeceği 1876 yılında, Sultan Abdülaziz’in sözde intihar ettiğini ilan eden vesikada kendisinin mührünün bulunması saikıyla darbeci komitaya dahil olmakla itham edildi. Darbeden kısa süre sonra, sırlarıyla birlikte dar-ı bekaya rıhlet etti.

1876-1880 arasında amcasının katliyle alâkalı gizli bir tahkikat başlatan II.Abdülhamid, Yıldız Mahkemeleri’nde müttehemlere zor anlar yaşatan sualler sordu. Ne var ki tahkikat vesikaları arasında İzzet Efendi’ye dair bir şey yoktu…

Osmanlı tarihi için uzun yıllarını harcayan İsmail Hakkı Uzunçarşılı ilse, bu hadisede Kazasker Mustafa İzzet’in masum olduğunu ve onun mührünün başka eller tarafından imite edilerek kullanıldığını iddia eder.

İçeriği sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz:

Bu haberle alakalı ya da farklı konularda yorum yapmak, kendiniz gibi okurlarla konuşmak isterseniz, forumumuz tam size göre. Buraya tıklayarak foruma erişin

Benzer Yazılar

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden “Amblem Değişikliği” Olacak Gibi

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nden "Amblem Değişikliği" Olacak Gibi


Ankara Büyükşehir Belediyesi'nden "Amblem Değişikliği" Olacak Gibi

Yerel yönetim seçimleri sonrası birçok konu gibi ABB LOGO / amblem değişimi de gündeme geldi. Habere dair detaylar ve şahsi yorumum için okumaya devam edin. T24 ve TGRT Haber dışında büyük diyebileceğim başka medya kurumlarında henüz rastlamadığım ve birkaç saatlik bilgiye dayanan verilere...

Boykot İşe Yaramıyor Diyenler Gelin Hele

Boykot İşe Yaramıyor Diyenler Gelin Hele


Boykot İşe Yaramıyor Diyenler Gelin Hele

‘Sadece benle mi başarılı olacak, ben mi kurtaracağım’ diyenlerin yüzünü kızartan boykot yazımı sizlerle de paylaşmak istiyorum. Dünya üzerinde halk gücünden daha güçlü hiçbir şey yoktur. Devletleri de halk kurar, yiğitler de halkın arasından çıkar. Halkın gücünü birkaç örnek ile size izah...

Osmanlı İmparatorluğu Ve Ekonomi

Osmanlı İmparatorluğu Ve Ekonomi


Osmanlı İmparatorluğu Ve Ekonomi

Ekonomi son günlerde herkesin dilinde, peki ya tarihi? Bir devlet hazinesi sayesinde ayakta durur. Hem hazineyi dolu tutmak, hem de eldeki kaynağı faydalı işlere harcamak gerçekten bir sanattır. Nitekim, bu sanata dair tarihte pek çok kitap kaleme alınmıştır. En mühimleri arasında ise...

Yorum Bırak