İbrahim Müteferrika’yı Tanımıyorsunuz

İbrahim Müteferrika’yı Tanımıyorsunuz

Popüler kültür onu yanlış anlatıyor. Sizi gerçek İbrahim Müteferrika ile tanıştıracak bir yazı okuyacaksınız.

Araya bazı ilâveler yaparak, izleyicilerimizden Ethem’in muavini olduğu bu yazıyı size sunmaktan mutluluk duymaktayım. Zira İbrahim Müteferrika mühim bir şahsiyet.

Tahsil hayatı boyunca tarih derslerinde isminin es geçilmediği şahıslardan biri de şüphesiz ki İbrahim Müteferrika’dır. Çünkü medeni terakkimiz adına, kendisi matbaamızı kuran ilk kişidir. Peki, ilk yerli matbaamızı kurması dışında, Müteferrika hakkında ne bilinmekte? Düşünülenin aksine pek çok şey bilinmektedir. İbrahim Müteferrika sadece bir matbaacı değildir. Ajan olduğu dahi söylenmektedir -ki ben buna katılmıyorum- gerçekten devlete çok büyük hizmetlerde bulunmuştur. Saray tarafından sevilen, hususî vazifeler tevdi edilen birisidir kendileri.

Öncelikle kendisi hakkında söylenen “İlk Matbaacı” tabiri yanlıştır. İlk, modern, yarı hususî matbaayı açan kişi olarak tarif etmek daha doğru olacaktır. Zira Türkler matbaayı, öz vatanlarında Uygur coğrafyasında kullanmaktaydı. Türkler, Uygurlar’dan bu yana matbaayı bilen bir topluluktur. Hatta son literatür incelemelerinde Çin mi Uygur mu münakaşalarına dahi rastlanır. Henüz Johannes Gutenberg Avrupa’da matbaa bile kurmamıştır… Osmanlı İmparatorluğu’nun nezdinde gayri müslimlerin de matbaa kullandığı bilinmektedir. Bu da hemen hemen Gutenberg devrine rastlar. Kısacası, “matbaa çok geç geldi cahil kaldık” galatı baştan aşağı safsatadır.

1674’te, bugünkü Romanya sınırları içerisinde kalan Kaloşvar’da, Macar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen İbrahim, birkaç dili çok iyi seviyede konuşabilmekteydi. Henüz ufak yaşlarda kiliseye verilmiş; Tevrat, Zebur ve İncil’e çok iyi seviyede bir hâkimiyet sağlamıştı. Öyle ki, bu kitaplar hakkında tefsir dersleri verebilecek kapasitede olduğuna dair bir icazet dahi almıştır. Ancak okumaları sırasında Tevrat ve İncil’de müjdelenen kişinin İslâm peygamberi Hazreti Muhammed (as) olduğunu fark edince, hür iradesiyle İslâm’ı seçmiştir. Ne var ki, kendisi doğduğu topraklarda yeni dini ile yaşayamayacağını, fazlasıyla baskı göreceğini düşünerek İstanbul’a hicret etmiştir. Rivayetler arasında kendisinin zorla devşirildiği ya da asker zoruyla İstanbul’a geldiği gibi bilgilere de rastlanmaktadır ancak bunların müsteşrik bakışıyla naklolunduğu nettir ve yanlış olduğu eldeki argümanlar hasebiyle ağır basmaktadır.

İbrahim’in İstanbul’a varışından kısa süre sonra, namı tüm şehre yayılmıştır. Entelektüel portresi, üstün ahlaki şahsiyeti ve hitabet kabiliyeti ile adından söz ettiren İbrahim; ayrıca diller üzerine olan hâkimiyeti sebebiyle kısa sürede idarecilerin gözüne girmiş ve ona kitap tercümesi işleri gelmeye başlamıştır. Verilen tüm işleri başarıyla yerine getirmesinin ardından, sarayda padişahın ve vezirlerin işlerine bakan Müteferrikalık makamının yeni sahibi İbrahim olmuştur. Ardından, Türkiye’ye davet edilmiş Ferenc Rakoczi’nin mütercimliğini yapan İbrahim; asıl büyük hizmetini 1720’lerde, Risale-i İslamiye adlı eserini el yazısı ile çoğaltmanın zorluğunu iyice yaşadığı günlerde, matbaanın kurulması adına ortaya koyduğu gayretler neticesinde yapmıştır.

İslam Risalesi mühimdir. Merhum Mahmud Esad Coşan Hoca Efendi’nin de doktora çalışması olarak günümüz Türkçesine kazandırılmıştır. İlahiyat tahsili almış olarak okulundan mezun olan Müteferrika aslında üniteryan (teslis itikadını benimsemeyen bir mezhep) bir papaz idi, yukarıda temas edildi, konsüllerde sansüre uğrayan son peygamberi işaret eden işaretlerin silindiğini tespit etmesi onu gerçeği aramaya itmiştir. İslam Risalesi de bunun neticesidir. Nasıl Müslüman olduğunu karşılaştırmalar yaparak okuyucuya anlatır.

Bahsi geçen yıllarda, Osmanlı İmparatorluğu’nun Viyana önündeki hezimetinden çok vakit geçmiş değildir. İlaveten, devlet kaybettiği toprakları geri almak için başlattığı 1715 Avusturya-Venedik mücadelelerinden de istediği neticeleri tam manasıyla alamamıştır. 1718’de, Sultan III. Ahmed’in damadı olan Nevşehirli İbrahim Paşa’nın sadaret makamına gelmesinden kısa süre sonra imzalanan Pasarofça Antlaşması, Osmanlılar’a Karlofça ile yitirdikleri Mora yarımadasını iade etse de; Avusturya’ya verilecek topraklara mâl olmuştur. Tüm bu yaşananlar, imparatorluğun idareci sınıfında yenilik istekleri uyandırmıştır.

Bu sebepten ötürü, tahta çıktığı 1703 yılından beri büyük inkılâplar düşünen Sultan III. Ahmed, Yirmisekiz Mehmed Çelebi’yi elçi olarak yolladığı Fransa’dan matbaa isminde bir aletin haberinin gelmesiyle heyecanlanmıştır. Bunu duyan İbrahim, derhâl çalışmalara başlamıştır. Yirmisekizzade Said Efendi ile birlikte 1727’de ilk matbaanın kuruluşuna başlayan Müteferrika, 2 yıl sonra kitap basımına başlamıştır. Basılan ilk kitap, 500 kopyayla birlikte Vankulü Lügatı olmuştu. Kısa sürede tüm kopyaları tükenen lügat, İbrahim’in işine daha da sarılması yolunda motive edici bir faktör olmuş ve İbrahim, 1745’teki ölümüne dek 16 eseri daha matbaa yoluyla insanlara ulaştırmıştır.

İbrahim matbaa ile uğraştığı yıllarda da idarecilere hizmet vermekten geri durmamıştır. Nitekim 1737-39 yılları arasında zuhur eden Osmanlı-Avusturya-Rusya mücadelesi esnasında, askeri şura için orduya katılmış, Macarların listesini tutmuş ve bu listeyi geniş bir rapor hâlinde kumandanlara sunmuştur. 1738’de, harbin devam ettiği yıllarda, verdiği hizmetlerden ötürü “top arabacılığı katipliği”ne yükseltilmiştir.

1744 yılında artık tam manasıyla olgunluk meyvelerini veren İbrahim Müteferrika, Osmanlı İmparatorluğu için fevkalade mühim olan bir makama, Divan-ı Hümayun tarihçiliğine getirildi. Bir yıl kadar bu vazifeyi yapan İbrahim, aynı zamanda Yalova’da devletin ilk kâğıt fabrikasını kurmuştur. Emekliye ayrıldığı 1745’ten itibaren kendisini uhrevi bir hayata adayan İbrahim, 2 sene sonra vefat etmiş ve bugün İstanbul/Hasköy yakınlarında bulunan Aynalıkavak Kabristanı’na defnedilmiştir. Devrin büyük şairi Nevres, bu ulu çınarın vefatı üzerine mezar taşına şöyle yazmıştı:

Hasb-ı hâli ola Nevres mısra-i tarih anın,
Bastı İbrahim Efendi sahn-ı Firdevs’e kadem…

Ayrıca kendisinin de matbaanın ehemmiyetine dikkat etmek için söylediği bir söz vardır ki bu söz vizyon doludur, bilmek gerekiyor. Kendisi, Padişahların İslam’a hizmetlerini cenk meydanlarında çok iyi gösterdiğini bilmektedir. Matbaanın açılmasına liderlik eden III. Ahmed’in vesilesi ile artık padişahların İslam hizmeti, kılıçla olduğu kadar kitapla da devam edilebileceğinin altını çizmiştir.

Son olarak, bu yıllarda batı devletleri arasında büyük bir bloklaşma görülmekteydi. Gerek yenidünya kolonileri, gerekse de Avrupa’nın siyasi hâkimiyet ideali; Protestan İngiltere ve Hollanda’yı bir gruba; Katolik Fransa ve İspanya’yı ise bir diğer gruba göndermişti. Ayrıca, kuzeydeki ayı Petro, büyük düşmanı Karl’ın ölümünün 2. yılının şerefine kutlamalar düzenlerken; Büyük Kuzey Harbi’ne nokta koyma yolunda son dokunuşları yapmaktaydı. Petro’nun batısında kalan Lehistan ise, şimdilik rahatlamıştı, şimdilik…

Genel bilgi ve tarihi çerçeveyi de çizdikten sonra, okuyucuları üzecek bir haberi de aktarmak gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’nde 3 aydır açık kalan İbrahim Müteferrika sergisi sona erdi. Aralık sonunda kapandı. Okuyucular arasında bu sergiye giden var mı bilmiyorum. Sergide İbrahim Müteferrika’nın matbaasından çıkan eserler sergilenmekteydi. Hem de tüm kitaplar bir aradaydı. Bu koleksiyon bir daha bir araya zor gelir. Canlı canlı görenler çok talihli. Ancak üzülmeyin en azından serginin kataloğunu indirebileceğiniz sayfaya buradan ulaşabilirsiniz.

Tarihi yazılar, dijital dünya ve benzeri içerikler için YNP ailesinde kalmaya devam edin.

İçeriği sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz:

Bu haberle alakalı ya da farklı konularda yorum yapmak, kendiniz gibi okurlarla konuşmak isterseniz, forumumuz tam size göre. Buraya tıklayarak foruma erişin

Benzer Yazılar

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden “Amblem Değişikliği” Olacak Gibi

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nden "Amblem Değişikliği" Olacak Gibi


Ankara Büyükşehir Belediyesi'nden "Amblem Değişikliği" Olacak Gibi

Yerel yönetim seçimleri sonrası birçok konu gibi ABB LOGO / amblem değişimi de gündeme geldi. Habere dair detaylar ve şahsi yorumum için okumaya devam edin. T24 ve TGRT Haber dışında büyük diyebileceğim başka medya kurumlarında henüz rastlamadığım ve birkaç saatlik bilgiye dayanan verilere...

Boykot İşe Yaramıyor Diyenler Gelin Hele

Boykot İşe Yaramıyor Diyenler Gelin Hele


Boykot İşe Yaramıyor Diyenler Gelin Hele

‘Sadece benle mi başarılı olacak, ben mi kurtaracağım’ diyenlerin yüzünü kızartan boykot yazımı sizlerle de paylaşmak istiyorum. Dünya üzerinde halk gücünden daha güçlü hiçbir şey yoktur. Devletleri de halk kurar, yiğitler de halkın arasından çıkar. Halkın gücünü birkaç örnek ile size izah...

Osmanlı İmparatorluğu Ve Ekonomi

Osmanlı İmparatorluğu Ve Ekonomi


Osmanlı İmparatorluğu Ve Ekonomi

Ekonomi son günlerde herkesin dilinde, peki ya tarihi? Bir devlet hazinesi sayesinde ayakta durur. Hem hazineyi dolu tutmak, hem de eldeki kaynağı faydalı işlere harcamak gerçekten bir sanattır. Nitekim, bu sanata dair tarihte pek çok kitap kaleme alınmıştır. En mühimleri arasında ise...

Yorum Bırak