Boykot İşe Yaramıyor Diyenler Gelin Hele

Boykot İşe Yaramıyor Diyenler Gelin Hele

‘Sadece benle mi başarılı olacak, ben mi kurtaracağım’ diyenlerin yüzünü kızartan boykot yazımı sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Dünya üzerinde halk gücünden daha güçlü hiçbir şey yoktur. Devletleri de halk kurar, yiğitler de halkın arasından çıkar. Halkın gücünü birkaç örnek ile size izah etmeye çalışayım.

Boykot Nedir?

Gerçi izah bir yana, boykot kavramını nedir onu bir öğrenelim önce. 1880’lerde İrlanda’da hasat kötü olunca maddi sıkıntı yaşayan köylüler, arazilerin kirasında indirim talep ederler. Toprak sahipleri ile kiracılar arasında indirim yüzdesinde ortak bir paydada buluşma olmaz. Lordlar tahmin edeceğiniz üzere bu talepleri olumsuz bir şekilde geri çevirirler. Pazarlıklar falan yaşanır ama yok, sonuç olumsuz. Bu Lordlar arasında Charles Cunningham Boycott da vardır. Boycott Efendi, anlaşmaya varılmayınca köylülerin tutumu ve kararlılıkları karşısında şoke olur zira bu beklenmedik bir tepkidir. Köylüler işi bırakır, esnaf iş yapamaz olur ve daha nice yaptırım sonucu ilişkiler tamamıyla durur. İşte ilk defa bu kadar ciddi bir biçimde sınıflar arasında kansız ama bir o kadar da istikrarlı yaşanan çatışma sonucu Boykot olgusu açığa çıkar. Akım olarak yayılır ve günümüze kadar gelir. Bu olgu adını Lord Charles’ın soy adından almıştır.

Boykotun sözlük anlamına da bakalım. Boykot; 1- bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma. 2- bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme.

Bugünlerde İslam Coğrafyası’nda istedikleri gibi at koşturan devletlere ciddi anlamda yardımlarda bulunan birçok yeşil sermaye ile kurulmuş firma var. Ve bu firmaların ürünleri için çoğu kez boykot çağrısı yapıldı. Bu ürünlerin birçoğu masamızda veya dışarıda gezerken yemeden içmeden yapamadığımız ürünler. Sadece yemek değil, giyecek veya teknoloji cephesinde velhasıl her yerde bizimleler. Hal böyle olunca yapılan boykotlara karşı verilen genel tepki ‘Yav bir benle başarılı olacaksa boykota katılayım. İçmeyim, yemeyim, giymeyim ve kullanmayayım. Ama bir benle başarılı olunmuyor. O nedenle devam’ şeklinde. Bu tutum son derece yanlış! Yukarıda dediğim gibi kişi önce kendi amellerinden sorumludur. Müslüman isen zaten ayrı geçmiş olsun, değilsen de ‘önce kendinden sorumlu olma’ kaidesi ile ‘insanlık’ açısından büyük kayıptasın demektir. Yani ne olursak olalım birilerine ‘istediğin gibi at koşturamazsın, bizim damarımıza basıyorsun’ mesajını vermeliyiz. Tepkimizi kırıp dökmeden gayet güzel gösterebiliriz.

Şimdi de halkın gücünü yansıtan boykot olgusuna tarihimizden bir örnek verelim. O izahı yapalım, bir halk koca bir imparatorluğa nasıl boyun eğdirmiş okuyun.

93 Harbi’nin Yan Etkileri

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu kendisine 1878 Berlin Antlaşması ile denetim hakkı verilen lakin birçok özlük hakkının hala Osmanlı İmparatorluğu’nda olduğu Bosna ve Hersek’i 5 Ekim 1908’de ilhak ettiğini açıkladı. Bu baya baya ‘Osmanlı’yı tanımıyorum, bu topraklar benimdir.’ demek. 93 harbi sonrası Ayastefanos Antlaşması ile adeta gırtlaklandığımız sıkan Moskoflar’ın başarısı Avupa’daki akranlarının canını sıktı. Fazla başarı elde ettiği için araya giren devletler (ki başı İngiltere çekiyor) ile yeniden bir düzenleme ile Berlin Antlaşması yapıldı, biz de biraz olsun nefes alma fırsatı yakaladık. Lakin birçok taviz ve feragat sonucu bu rahatlığa ulaştık. Bunu yaparken de çekildiğimiz bölgedeki tebanın çıkarlarını son derece güderek yaptık. Madem Bosna dedik, bahsettiğim hak gözetmeye buradan örnek vererek yazımıza devam edelim.

Rusya, Avusturya ile gizlice anlaşarak eğer bir savaş çıkarsa Bosna Hersek’le ilgilenmediğini beyan etti. Temmuz 1876’ta yapılan bu anlaşma kurnazlığına Reichstad Buluşması denir. Rusya’nın açtığı savaşta Avusturya tarafsız kalarak savaş sonunda Bosna Hersek’i alacaktı ve öyle de oldu. Ama nasıl oldu?

Zorlu ve yıkıcı bir savaş olan 93 Harbi’nden sonra Ayastefanos Antlaşması onun da ardından Berlin Antlaşması yapıldı. Berlin’de Bosna hakkında bir karar alınmadığı için Avusturya ile Osmanlı kendi arasında bir müzakere yaptı. 21 Nisan 1879’da yapılan anlaşmaya göre:

  • Osmanlı’nın işgal edilen bölgelerdeki egemenlik hakkı devam eder.
  • Hutbelerde Halife’nin adı geçirilir.
  • Dini kurumlara müdahale edilmez.
  • Bölgenin geliri yerel ihtiyaçlar için sarf edilir.
  • Bölgedeki memurların uygun olanların istihdamı devam eder.
  • Yeni kadrolar da yine mümkün olduğunda bölge halkından seçilir.
  • Kalan savaş malzemeleri Osmanlı’ya teslim edilir.
  • Yenipazar sancağı üç bölgeye ayrılarak Avusturya tarafından işgal edilmiş olacak lakin bölgede
  • Osmanlı Askeri bulunacaktır.

Maddeleri bulunmaktadır.

Osmanlı’nın yeniden bu yere gelmesi oldukça zor, Avusturya bunu çok iyi biliyor, haliyle tabiri caiz ise bizi gırtlaklasalar da bölgede tutunmak için taviz vermek zorunda kaldılar. Osmanlı da bu tavizleri tebanın olabildiğince en iyi şartlarda yaşaması için kullandı. Biz dünyaya birçok şey öğrettik. Bunların başında istimalet, müdara ve iaşecilik gelir.

İstimalet: Gönül kazan, kendine meylettir.
Müdara: Dostça geçin, hiç mi olmuyor bari görünüşte olsa dostça geçin.
İaşecilik: Önce işçi, çalışan velhasıl önce bölge doysun sonra ihtiyaç fazlası ticaret için kullanılır. Önce teban doyacak. (Bir bakıma infak) Osmanlı merkantilist değildir.

Neden bu kadar uzattığımı da izah edeyim. Birileri çıkıp ‘Avusturya bölge halkını kışkırtmamak için göstermelik tavizler vermiş.’ diyebilir. Ruslar Yeşilköy’e kadar gelmiş üs kurmuş. Adamlar birkaç dakikaya İstanbul’a girecek kadar üstün, Avusturya-Macaristan’ın böyle taviz vererek davranmasına gerek mi var? 2×2=4 bu müzakere sonuçları Osmanlı’nın diğer devletlerden daha iyi bildiği ‘Artık oralar Darü’l-harb’dir (gayrimüslim yönetimi altında olmak) öyle ise bölge halkının çıkarları gözetilerek çekilmeli’ duruşuyla kazanılmış diplomatik bir başarıdır. Ne diyorum bakın, başkent düşecek, İngiltere ve diğer devletler, Rusya çıkarları ile çatışan ülkeler, araya girmese başkent düşecek! Böyle bir ortamda yine kim düşünülüyor? Halk!

Osmanlı’dan Boykot Örneği

Aradan yıllar geçer ve II. Meşrutiyet ilan edilir. Bu millete yapılan ihanetlerin arkasının kesilmediği o günlerde zoraki ilan edilen II. Meşrutiyet, belalarıyla birlikte gelmiştir. Zira Avusturya’nın Bosna Hersek’i ilhakı, Bulgaristan’ın özgürlüğünü ilan etmesi ve Yunanlılar’ın da Girit’i ilhakı gibi ağır haberler birbirini izleyecek şekilde çok kısa bir süre zarfında II. Meşrutiyet ile yaşanmıştır.

Osmanlı’yı savaşa sokmak, geri dönüşü olmayan bir kayıp olacaktır. İttihat ve Terakki, zaten 93 harbine bizi sokarak neler olabileceğini tecrübe etmiştir. O zaman geriye tek bir seçenek kalmaktadır, boykot. İttihatçı olan Tanin gazetesinin katkılarıyla Osmanlı topraklarının dört bir yanında ilhak haberinin geldiği 5 Ekim 1908’den yaklaşık 3 gün sonra yani 8 Ekim’de büyük bir boykot başlar. Avusturya mallarına karşı başlayan boykot aynı zamanda yer yer halk gösterileriyle ciddi boyutlara ulaşır. Kurşun atma yok, süngü yok… Halk sadece alışveriş yaparken Avusturya malı almıyor, Avusturyalı tüccarlar ile irtibat kurmuyor. Avusturya gemilerinin malları ise sahillerde gemilerde kalıyor zira işçiler bu mallara elini dahi sürmüyordu… Avusturya ile herhangi bir ticari bağı olan kişi ve kurumlar da teşhir edilerek boykotun istikrarlı bir şekilde yapılması sağlanıyordu… Bu esnada İktisadi Harp Cemiyeti adı ile boykotu güçlendirecek bir İttihatçı cemiyeti de kuruldu.

Her ne kadar boykot yapan kesim arasında Müslümanlar olduğu kadar olmayanlar da var olsa da Osmanlı tebaasından olan bazı Rumlar, Avusturyalılar ile ticari ilişkileri sürdürerek boykotu deldiler. Lakin hala halkın büyük çoğunluğu istikrarlı bir şekilde boykota devam etti.

Yaklaşık 5 ay süren boykot, 4. ayda (Ocak 1909′da) Avusturya’nın ‘taviz vermeye hazır’ demesiyle amacına ulaşmıştı. Bir süre daha devam eden boykotlar Avusturya’nın ilhak ettiği yerler karşılığında 2.5 milyon altın tazminat ödemesiyle son buldu.

Askeri açıdan kaybettiğimiz bir yerde hala haklarımızın varlığı devam ediyordu. Bu haklar II. Abdülhamid Han’ın varlığından güç alıyordu, lakin İttihatçılar Padişah’ı güç bela çirkinliklerle sindirince planlı ve programlı ilerleyen ‘Avrupalıları savan sistem’ çöktü, başımıza gelenler, ki biraz önce okudunuz, en büyük argümanlardır.

SONUÇ

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve aynı zamanda Müslüman bir birey olarak alternatifi var ise yiyeceğimden giyeceğime ne varsa yerli üretimi seçmeye özen gösteriyorum. Boykotlara da katılıyorum. Zaten yerli malı seçmemin sebebi de bu.

Gazze’de yaşananlar ortada. Dünya genelinde yaşananlar ortada. Ne olursa olsun, yerli malını tercih edin, açıktan soykırıma destek olan hiçbir marka kullanmayın. Bırakın tadı iyi olmasın, bu canilerin, insanlık suçu işleyenlerin ürettiklerinden daha az kaliteli olsun ne olacak? Ölmeyiz ya! Bulaşıklar, çamaşırlar eskisi gibi çıkmasın makinalardan ne olacak! Ölmeyeceğiz. Elimizden gidip o insanlar kurtarmak gelmiyor, ama bu şekilde bizim de çorbada tuzumuz olacak. Onur, haysiyet, şeref ve iman bunu gerektirir…

Kaynaklar:

Doç. Dr. Yüksel Çelik derlemeleriAbendroth, Wolfang, Avrupa İşçi Hareketleri Tarihi, çev. B. Özen, İstanbul ty.
Aslan, Taner, ”II. Meşrutiyet Dönemi İşçi Hareketleri ve Bu Hareketlerin Meydana Getirdiği Sorunlar Üzerine Bir Deneme”, Osmanlı Tarihi Araştırmaları Merkezi Dergisi, XXV (2009), 33-65
Çetinkaya, Y. Doğan, 1908 Osmanlı Boykotu Bir Toplumsal Hareketin Analizi, İstanbul, 2004.
Gülmez, Mesut, ”Tanzimat’tan Sonra İşçi Örgütlenmesi ve Çalışma Koşulları (1839-1919), Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, İstanbul 1985, III, 792-802.
Gülmez, Mesut, ”Tanzimat’tan Cumhuriyet’e İşçi Hareketleri ve Grevler”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, İstanbul 1985, III, 8003-830.
Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiye’sine İşçiler (1839-1950), ed. D. QUATAERT-E.J. Zürcher, İstanbul 1998 (1977/2), 277-295.
Quataert, Donald, Osmanlı Devleti’nde Avrupa İktisadi Yayılımı ve Direniş (1881-1908), Ankara 1987.
Yazgan, Turan, ”Türkiye’de Sendikal Hareketler: Kısa Tarihçe”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, XX (1982), S. 5-104.

İçeriği sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz:

Bu haberle alakalı ya da farklı konularda yorum yapmak, kendiniz gibi okurlarla konuşmak isterseniz, forumumuz tam size göre. Buraya tıklayarak foruma erişin

Benzer Yazılar

Hem Askere Gitme Hem PUBG Oyna Yok Öyle Dünya!

Hem Askere Gitme Hem PUBG Oyna Yok Öyle Dünya!


Hem Askere Gitme Hem PUBG Oyna Yok Öyle Dünya!

Güney Kore'de ilginç bir hapsedilme hikayesi yaşanıyor, olayın içinde PUBG: Battlegrounds da var. Biliyorsunuz, Güney Kore ile Kuzey Kore arasında yıllardır süren savaş hali iki tarafı da yıpratıyor. Maddi bir yana halkın psikolojisi de kırık durumda. İşte bu duruma bir başka örnek daha...

Steam Ve Epic Games Endonezya’da Yasaklandı!

Steam Ve Epic Games Endonezya'da Yasaklandı!


Steam Ve Epic Games Endonezya'da Yasaklandı!

Endonezya hükümeti oyuncuları kızdıracak bir hamle yaptı. Steam ve Epic Games gibi popüler platformlar engellendi. Endonezya'da yeni lisans kanunlarına uyulmadığı gerekçesiyle aralarında Steam ve Epic Games'in bulunduğu birçok platform engellendi. Resmen tarihe geçen bu olay yüzünden...

Osmanlı İmparatorluğu Ve Ekonomi

Osmanlı İmparatorluğu Ve Ekonomi


Osmanlı İmparatorluğu Ve Ekonomi

Ekonomi son günlerde herkesin dilinde, peki ya tarihi? Bir devlet hazinesi sayesinde ayakta durur. Hem hazineyi dolu tutmak, hem de eldeki kaynağı faydalı işlere harcamak gerçekten bir sanattır. Nitekim, bu sanata dair tarihte pek çok kitap kaleme alınmıştır. En mühimleri arasında ise...

Yorum Bırak