Baltacı Mehmed Paşa Gerçeği
Tarihin en büyük dedikodularından birisinin arkasındaki gerçeğe bakıyoruz. Baltacı ve Katerina arasından gerçekten bir şey yaşandı mı?
Tarih, geçmişte yaşamış insanların hikâyesini ele alan bir disiplin olmasının yanı sıra; aynı zamanda, ideolojilerin at koşturduğu uçsuz bir deryadır. Az ya da çok, hemen her tarihi şahsiyet, ideolojileri uğruna hakikatleri örten insanlardan mustariptir. Bu yazımızda, mustaripler listesine farklı bir tarzda giriş yapmış olmasıyla beraber; siz değerli takipçilerimizin de zaman zaman üzerinde konuştuğunuz bir isim olan Baltacı Mehmed Paşa ve Prut Muharebesi gerçeğini tamik edeceğiz.
Baltacı Mehmed Paşa, bugün Çorum’a bağlı olan Osmancık ilçesinde dünyaya gelmiş olup Osmanlı Devleti’nin sadrazamlarının çoğunluğunun aksine iyi bir tahsil almamıştır. Her şeyden önce, lâkabı olan “Baltacı”, gençliğinde yaptığı iş olan odunculuktan gelir. Kitapla, kalemle, hendeseyle alâkası yoktur onun. Düz mantık adamıdır amiyane tabirle, derinlere inemez, satıhta kalmıştır.
Peki madem bu adam çıkış itibariyle ehl-i ilimden değil, nasıl oldu da devlet içinde yükselebileceği en muallâ mertebeye erdi?
İstanbul’a göç eden Mehmed; içindeki güç, makam, şöhret arzusunu bir türlü bastıramadığından, kendini saraya atmanın bir yolunu arar. Enteresandır ki, kendisinin yükselişi, entrikalarla, Kalaylıkoz Ahmed Paşa’nın omuzlarında gerçekleşmiştir. Daha da câlib-i dikkat bir şey varsa, o da Kalaylıkoz Paşa’nın saraya “baltacı” olarak girmiş olmasıdır.
Mehmed ve Ahmed Paşa, sırt sırta vermiş iki silahşör misali, birbirlerini kollayarak ve diğerlerinin ayaklarını kaydırarak tek tek tüm makamları ele geçirmişlerdir. Nihayet Ahmed Paşa devletin iki numarası (sadrazam) ilan edilmiş ve bu saatten sonra “efsane dostluk” kelimenin tam mânâsıyla zıddına inkılâp etmiştir.
Mehmed çevirdiği bir entrika neticesinde Ahmed Paşa’yı makamından etmiş ve yeni sadrazam ilan edilmiştir. Bundan böyle Devlet-i Aliyye’de Baltacı Mehmed Paşa’nın borusu ötecektir…
Mehmed Paşa’nın sadrazamlığının cicim ayları dahi büyük şaibelere mevzuu bahis olmuştur. Yeterli dinî, ilmî ve fikrî bilgiye sahip olmayışı henüz ilk günlerinde ortaya çıkmıştır. Önüne gelen problemleri bir türlü çözemeyen Paşa, cehaletini inkâr etmekten de zerre miskal hayıf duymaz. Açık açık: “Ben bu işlerden anlamam!” der. Nitekim, sadaretinin ilk devresi devlet için tam bir hüsrandır. Sonunda, vazifeden alınır.
Devletin istikrarını kaybetmiş olduğunun en sarih delillerinden biri şudur ki, Mehmed Paşa’nın azliyle birlikte kısa sürede çok kez sadrazam değiştirilmiştir. Gariptir ki, Sultan III.Ahmed, devletin meselelerini çözebilecek ehil adamın Baltacı Mehmed Paşa olduğunu düşünmüş ve 1710 ayının Ağustos ayında mührü tekrar kendisine vermiştir. İşte dillere destan olan ve hemen herkesin hakkında bir fikir ortaya koyduğu “Prut Muharebesi” bu devrede olmuştur.
Büyük Kuzey Harbi’ne şimşek hızıyla başlayan fakat 1709’da bugünün Ukrayna hudutları dahilinde kalan Poltava’da Ruslara ağır bir surette mağlup olan Demirbaş Şarl, Osmanlılara sığınmıştır. Kendisi hem devletinin menfaati, hem de hakikî mânâda bir tehlike sezmiş olduğundan “Rusların yeni hedefinin Osmanlı olduğunu” daimi surette İstanbul hükûmetine tahattur etmiştir.
Baltacı Mehmed Paşa her ne kadar bu ihtarlara kulak asmasa da, 1700 yılında imzalanan İstanbul Antlaşması’nın Ruslar tarafından defalarca kez çiğnenmesi nihayet onu uyandırmıştır. Nihayet, Osmanlı Devleti ve Rus Çarlığı bir kez daha kanlı bıçaklı olmuştur.
Osmanlı Devleti, II.Viyana Muhasarası’ndan bu yana ilk kez devasa bir ordu toplamış ve Baltacı Mehmed Paşa kumandasındaki bu ordu Rus çarı Petro’yu Prut’ta köşeye sıkıştırmıştır. Fakat ne olduysa, Baltacı Paşa, Rusları yok etme imkânına sahip olduğu bir vaziyette durmuş ve sulh imzalamıştır. Peki, neden böyle bir şey yapmıştır? İşte burası can alıcı noktadır. Kimilerine göre o bir şehvetperestti ve Rus Çarı Katerina onun çadırına gelip kendisiyle gayrimeşru bir tarzda münasebete girmişti ve o da buna tav olup sulhu kabul etmişti. Kimilerine göre, yeniçerilere güvenememiş ve durma kararı almıştı. Peki hakikat neydi?
Kıymetli takipçiler, hakikat şuydu, Katerina tarafından şehirdeki tüm Rus kadınlarından toplanan mücevherat Mehmed Paşa’ya ulaştırılmış ve zaten paraya karşı zaafı olan Mehmed Paşa buna karşılık sulhu kabul etmişti.
Katerina’nın kendisinin bizzat çadıra girmesi, haremlik-selamlık hassasiyeti çok yüksek olan bir orduda mümkün değildir. Yeniçeri ise, belki de kendisinden beklenmeyecek bir şekilde, her ne kadar eski kuvvetinde olmasa da bir kralı sıkıştırmış ve başını ezecek olmanın şevkini yaşamaktadır. İhtimâldir ki bir elçi vasıtasıyla yollanan bu cevahir taşlar Paşa’nın aklını çelmiş ve Osmanlı Devleti adına büyük bir kayıp olan antlaşmayla harp son bulmuştur.
Baltacı Mehmed Paşa bu tavrının bedelini 1712 yılında canını vererek ödemiştir.
Not: Yukarıdaki dönemleri ve bu dönemlere yakın tarihi dilimleri işleyen oyunlara ait videolar aşağıda yer almaktadır.
Beyoğlu hediyelik 9 mart 2022
Harika bir yazı emeğinize yüreğinize sağlık