NBA 2K21 İnceleme
Aynı tas, aynı hamam…
Kobe Bryant, seni saygıyla anıyoruz Black Mamba #24…
NBA 2K serisinin ve tüm spor serilerinin en çok eleştiri topladığı noktalardan biri hiç şüphesiz “her sene aynı oyun (mu) piyasa sürülüyor” oluyor. Oyunların global pazardaki fiyatları düşünüldüğü zaman büyük oranda geçmiş senenin temellerini alan, üzerine birkaç ekleme ve güncelleme yapılan bir oyun fiyatını ne kadar hak eder tartışması muhtemelen hiç bitmeyecek. Tabi geliştiricilere de haklılık payı vermek gerek. Zira konsept bir fikir üzerinden oyun yapımında sahip olunan esneklik, spor oyunlarında pek mümkün değil. İşte tam da burada geliştiricinin, oyununda iyi niyetli ve samimi olması devreye giriyor. Benim görüşümce de NBA 2K21 ne bu iyi niyeti, ne de samimiyeti barındırıyor.
Bir inceleme yazısına ilk kez bir soru ile değil, net bir yargı ile başladım. Buna bir nebze hakkım da olduğunu düşünüyorum. Zira yıllardır düzenli olarak NBA 2K serisini oynamak ve incelemek, bağlama daha fazla hakim olma fırsatı veriyor. Neyin ileri neyin geri gittiğini, neyin yerinde saydığını görmek kolaylaşıyor. NBA 2K21’i incelerken de bu durumu genellikle ‘yerinden sayanlar’ açısından gözlemledim. Çünkü gerçekten kocaman bir yerinde saymışlık hissettim oyun boyunca.
NBA 2K19’un incelemesinde 2K20’yi kastederek “seriye birkaç yenilik eklemenin zamanı gelmedi mi?” diye sormuştum. 2K20 öyle devasa bir atılım yapmamıştı ama çeşitli iyileştirmeler, WNBA eklenmesi gibi şeylerle yakayı biraz kurtarmayı başarmıştı. Tabi bu durum 2K21 üzerindeki baskıyı da artıran bir unsur olarak gelişiyor. Klasiğim olarak oyuna ilk girdiğim gibi gene bir gösteri maçı gerçekleştirdim. Yeni formalar, değişen oyuncular ve birkaç ufak oynanış dinamiği haricinde geçen sene ile bire bir aynı hissiyatı yaşadım.
Oyuna başladığımda ilk hissedilen değişiklik yeni şut atışı oluyor. Geçtiğimiz sene zamanlama yönünden oldukça tartışılan şut dinamiği, Pro Stick isimli yeni bir sisteme yerini bırakıyor. Aslında yerini bırakıyor diyemeyiz, zira opsiyonel bir mekanik bu. Pro Stick sayesinde şutlarımızı atarken bir çubuk hizası gösteriliyor ve amacımız bu hizayı atış ibremizle eş noktaya getirmek. Özellikle süre odaklı geleneksel yöntemin online ortamda sıkıntı yaratabilme olasılığı, Pro Stick ile önlenebiliyor.
Evet, oynanış tarafındaki göze çarpan ilk (ve son) değişiklik buydu. Bunun haricinde oynanış birkaç ufak iyileştirme haricinde pek de farklı bir şey sunmuyor. Ki zaten oynanış tarafında öyle büyük çaplı bir revizeye gerek duymuyoruz. Önemli olan oyunu çeşitlendirmek ve geçtiğimiz senelerde bas bas bağırdığımız hataları gidermek. Ama sakalımız yok ki dinlenelim.
Oyun modları açısından gene alışkın olduğumuz seçenekler mevcut. İlk olarak My Career ile başlayalım. My Career aslında amacı aynı olan, ama bunu her sene değişik hikayelerle karşımıza çıkaran bir mod. Hikayesi belirlenmiş bir oyuncu yarattıktan sonra bu oyuncumuzu gençler liginde alıp bir NBA efsanesi haline getiriyoruz. Bunu yaparken de doğrudan maçları oynayıp karakterimizi geliştirmek yerine, arka planda bir süre için devam eden bir hikayeye tanık oluyoruz.
Bu yılın hikayesinde karakterimizin adı Junior. Junior aslında spor yaşamına küçükken futbol ile başlıyor. Junior ayriyeten ünlü bir NBA oyuncusunun da oğlu, dolayısıyla basketbol onun hep bir parçası. Gelişen çeşitli olaylar sonucunda kariyer değiştiren Junior, belki de babasının izinden gitmek üzere basketbolu seçiyor ve buradan ilerlemeye başlıyor. Ancak hem babasından dolayı gelen baskı, hem de hesapta olmayan şeyler Junior’ın bir türlü beklenen patlamayı yapamamasını tetikliyor.
2K serisinin bu hikaye modunu seven biri olarak bu sene de hikayeden memnun kaldığımı söyleyebilirim. Elbette öyle büyük şeyler vaat eden bir durum yok. Eksi olarak belirtebileceğim şey ise, bu sefer NBA öncesi dönemin fazla uzun tutulması. Bu da biraz sıkıcı oluyor. Bu durumun haricinde hikayenin belirli noktalarında seçim yapma imkanımız var. Bunlar hikayenin gidişatını (sözde) değiştirme ve oyun içi para olan VC kazanıp kaybetme imkanı sağlıyor. Ki tek bir seçim haricinde bu seçim anlarının pek de ilgi çekici olduğunu söyleyemem.
Karakter gelişimi tarafından gene bazı değişiklikler mevcut olsa da genel yapı korunuyor. Rozetler aynı şekilde devam ederken farklılık olarak bu sefer karakterimizi yaratırken bir yetenek puanı ataması yapıyoruz. Bu sayede erkenden karakterimiz için bir oyun planı belirleme şansımız oluyor. Örneğin 2 numara iseniz olayınız boş şutları kaçırmamak mı, zor şutların adamı olmak mı, yoksa oyun zekanızla diğerlerinin skora katkı vermesini sağlamak mı gibi seçimler yapabiliyorsunuz.
My Career modu bende bazı ekşi dokunuşlar eşliğinde güzel bir tat bıraktı diyebilirim. Hikayeden büyük beklentilere kapılmadığım için gene memnuniyetim söz konusu. Oynanış tarafında zaten öyle bir değişiklik de söz konusu olmadığı için alıştığım şekilde sürprizler olmadan devam ettim. Tek canımı sıkan nokta belirttiğim NBA öncesi dönem oldu. Ancak onu da bir şekilde gözardı etmekten başka çaremiz yok.
Online oyun alanımız The Neighborhood da bir değişiklikle karşımıza geliyor. İlk olarak modun geçtiği bölge Güney California sahillerine (2K Beach isimli) kayıyor. Bu değişikliğin atmosfer olarak gayet yerinde olduğunu belirtebilirim. Bunun haricinde ise her şey gene aynı. 3v3, 2v2 online maçlar yapabileceğiniz oturum bölgeleri, alışveriş noktaları ve spor alanları mevcut. Ayriyeten artık oyun alanları ve mağazaların birbirine zıt konumlarda olması sebebiyle ulaşım bir tık daha uğraştırıcı oluyor.
The Neighborhood’dan bahsetmişken elbette VC ve mikro ödemelerden bahsetmemek olmaz. Neighborhood’daki maçlarınız en önemli noktasını karakter gelişiminiz oluşturuyor. 2K Games da tam da bu noktada “pay-to-win” modeli ile yıllardır bizi şaşırtmıyor. NBA 2K21 de gene aynı şekilde parayı veren düdüğü çalar sistemini fazlasıyla hissettirerek yoluna devam ediyor. Durum böyle iken mikro ödemeler ile aksesuar alma karakter kişiselleştirme gibi noktalara değinmeye gerek duymuyorum. Zira daha büyük bir problem mevcut.
Diğer temel oyun modlarımız gene alıştığımız şekilde My Team ve MyGM olarak karşımıza çıkıyor. My Team takımlı spor oyunlarının klasiği haline gelen kartlar ile hayalinizdeki takımı inşa etme prensibine sahipken MyGM ise bir NBA takımının patronu olarak takım yönetim simülasyonuna eriştiğiniz bir mod. My Team’in de gene aynı şekilde VC temelli pay-to-win mantığına bel bağladığını belirtelim. Online maçlarınızda gene parayı basan oyuncuların sizi lime lime doğraması pek hoş bir his değil.
My Team’de takımınızı geliştirmenin öncelikli yolu kazandığınız maçlar aracılığıyla lootladığınız kartlardan geçiyor. Bu da biraz sancılı bir süreç doğal olarak. VC ile de bu paketleri ve çok daha iyilerini satın alabiliyorsunuz. My GM herhangi bir şekilde mikro ödeme barındırmıyor olması sebebi ile size biraz rahatlatıcı gelebilir. Ancak orada da modu bir RPG’ye benzetme çabasının getirdiği absürt anlar bolca var. Komik diyaloglar, takım yönetimi sırasında alakasız olaylar ve daha fazlası olup biterken çeşitli maliyet hesapları yapmak ve en iyi takımı oluşturup maçlar kazanmakla uğraşıyorsunuz.
NBA 2K21’in sunduğu diğer oyun modları arasında sokak basketbolu BlackTop, WNBA, o günün maçlarını oynayabildiğiniz NBA Today ve çeşitli online oyun modları bulunuyor. Çeşitlilik açısında güzel bir noktadayız en azından. “Ara sıra oynarım, keyfime bakarım.” diyorsanız bu oyun modları sizi uzunca bir süre götürmek için kafi. Ancak yüzeyi kazıyıp biraz aşağıları da görme taraftarı biri iseniz, NBA 2K21 birkaç kez vurguladığım üzere ağızda acı tat bırakıyor.
NBA 2K21 görsel tarafta iyi izlenimler bırakıyor. Oyuncu animasyonları, fizik motoru, ve sahada gördüklerimizin büyük kısmı alıştığımız üzere geçtiğimiz yıllardan mirası sürdürüyor. Görsel tarafta oyuna edebileceğimiz fazla bir laf yok zaten, neslin en iyilerinden. İşitsel tarafta da seri çizgisini hiç bozmayarak gene muhteşem bir soundtrack’i karşımıza çıkarıyor. Yüksek tempolu müzikler, hikaye tarafındaki seslendirmeler ve saha atmosferi gene fazlasıyla iyi. Övecek birkaç nokta bulmuş olmak sevindirici.
NBA 2K21 aslında beklediğim şekilde gelişen bir oyun oldu. Zira geçtiğimiz iki yılın oyunları, bugünün sinyallerini veriyordu, ve en nihayetinde karşımızda özensiz, bir nevi klon bir oyun var. Gene eğlenceli saatler vaat ediyor mu? Evet ediyor, ancak bundan fazlasını da hiçbir şekilde vaat etmiyor. 2K20’ye yapılacak bir kadro güncellemesi fazlasıyla iş görecek olmasına rağmen, sizden PC için 60 Dolar fiyat etiketiyle (hele ülkemizde 420 TL!) yükseltme yapmanız isteniyor diyebiliriz. 2K Games’i esefle kınayarak NBA 2K21 ile olan ilişkime şimdilik nokta koymak istiyorum.