The Church in the Darkness İncelemesi
Her şey 70’lerde Amerika’da kurulan bir tarikatın bağımsızlığını arzu etmesiyle başladı.
Church in the Darkness en basit tabirle farklı bir oyun. Oynanış etmenleri haricindeki kısımlarını anlayabilmek, kafanızda şekillendirebilmek için 70’lerin Amerikası, politikaları ve yine 70’lerde patlama yaşayan Amerikan Tarikatları hakkında malumat sahibi olmanız gerekiyor.
Oyunu oynamadan evvel google’a “ 1970’s USA-latin america relations, 1970’s American political regime, Jim Jones, American Cults” yazıp, bir miktar araştırma yaparsanız oyunun neleri işlediği ile ilgili konu başlıklarını kavramış olursunuz. Hatta şuradan Tenesse Üniversitenin araştırmasına ulaşabilirsiniz
Gerçi, her ne kadar Amerikada faaliyet gösterenler ile ciddi farklılıklar gösterse de, tarikat kavramı biz Türk oyunculara uzak bir kavram değil. Hatta Anadolu topraklarında yüzlerce yıldır varolmuş bir gerçeklik. O sebepten en azından tarikat yapısını ve kavramını oturtmakta zorluk çekeceğinizi düşünmüyorum.
Karanlıklara gömülmüş Amerika
Her şey 1970’lerin sosyal devlet ve adalet yapısından nasibini almamış Amerikasında, karizmatik Isacc ve Rebecca Walker çiftinin “Collective Justice Mission” hareketini kurmasıyla başlıyor. Zamanla bir tarikata evrimleşen ve siyah/beyaz/sarı farketmeksizin her insana eşit davranılan bu hareket bir noktadan sonra Amerikan Hükümetini rahatsız etmeye başlıyor.
Radikal yapılanma olarak damgalanan ve FBI soruşturmasına alınan “Collective Justice Mission”ın ve sadık takipçilerinin başına bir şey gelmemesi için, Isacc ve Rebecca çifti oldukça radikal bir karar alıyor. Tüm takipçileri, daha doğrusu müritleriyle birlikte, özgürlüklerini ilan edip Güney Amerika ormanlarına taşınıyor ve burada Freedom Town’un temellerini atıyorlar.
Fakat hiçliğin ortasında kendi ütopyalarını kurmaya niyetlenen Walker çiftinin bilmediği bir şey var, o da sizin ajandanızda da Freedom Town’a doğru bir yolculuk planı olduğu.
Oyunda canlandırdığımız karakterin ismi Vic. Bu ismin, özellikle kısaltma şeklinde, seçilmesinin nedeni ise karakterinizi hem erkek hem de kadın olarak oluşturabiliyor olmanız.
Eski bir polis memuru olan Vic’in yolunun Freedom Town’a düşmesinin ise tek bir nedeni var; yeğeni Alex. Annesinin endişe dolu serzenişlerine dayanamayan amca/dayı/hala yahut teyze ana karakterimiz dayanamayıp yeğenini kontrol etmeye, gerekirse kamptan kaçırmaya gidiyor.
Oyunu kuralına göre oynamak
Bu noktada oyunun yapısından bahsetmemiz gerektiği kanaatindeyim. The Church in the Darkness bir rogue-lite. Yani öldüğünüz takdirde oyuna baştan başladığınız türde, zorlayıcı oynanışa sahip oyunlardan (gerçi sizlere 4 çeşit zorluk seçeneği sunuluyor).
Oyunun haritası her yeniden başlayışınızda rastgele olarak yeniden oluşuyor. Gerçi geliştirici burada tercihi size bırakmış, isterseniz en son öldüğünüz haritanın birebir aynısını (içeriği ve etkileşime geçilen karakterleri farklı haliyle) da tecrübe edebiliyorsunuz.
Oyunda belli bir noktaya gelip öldüğünüzde, yahut oyunu yeni bir sonla bitirdiğinizde bir sonraki oynanışınız için hem başlangıç teçhizatı hem de etkileşime girilebilen yeni Freedom Town sakinleri açıyorsunuz.
Oyunun 19 ayrı sonunun olduğunu göz önünde bulundurduğunuzda, oyunda açılacak, keşfedilecek ve etkileşime girilebilecek pek çok karakter ve eşya olduğu aşikar hale geliyor.
Yeni insanlar, yeni yan görevler, tamamladığınız yeni yan görevler de yeni sonlar anlamına geliyor. Misalen tarikatın yöneticilerine tam anlamıyla güvenmeyen birine, güven sorunlarını doğru çıkaracak deliller sunduğunuzda size yardımcı oluyor ve hikaye o noktadan itibaren farklı bir biçimde şekillenmeye başlıyor.
Güney Amerika Ormanlarında Yolunu Bulmak
The Church in the Darkness farklı oynanış yapılarına olanak sağlayan ve oyuncuyu (oyuna) her seferinde değişik yollardan yaklaşması konusunda teşvik eden bir yapıya sahip.
Yine de oyunun en temel yapısının gizlilik olduğunu belirtmem gerek. Amacınız ait olmadığınız bir topluluğa sızıp yeğeninizi bulmak. Bu yüzden yerden aldığınız taşları farklı yönlere fırlatarak muhafızların dikkatini dağıtacak, kalabalık muhafız grupları için alarm saati gibi dikkat dağıtıcılar kullanacak, insanları silah zoruyla oldukları yerde kalmaya zorlayıp ether ile bayıltacak hatta zorunda kaldığınızda öldürecek ve yaptıklarınızdan pişmanlık duymayacaksınız.
Yahut duyacaksınız ve kefaret için tarikata katılacaksınız… yada tarikatı yoldan çıkaracaksınız … hatta tarikatın başına geçeceksiniz.
Veya benim yaptığımı yapıp, yeğeniniz sizinle gelmeyi reddedince, öfkelenip bütün tarikatı (liderleri dahil) katledip oradan çıkıp gideceksiniz.
Kafam atınca resmen kasabanın içinden geçmişim
Nereye varmak istediğimi anladınız mı? Church in the Darkness nasıl isterseniz öyle oynabileceğiniz, farklı insanlarla tanışıp, farklı sonlara varabileceğiniz eşine az rastlanan konulara parmak basan bir yapım.
Tabi bu eksikleri olmadığı anlamına gelmiyor…
Freedom Town’da teknik problemler
The Church in the Darkness, eşya çeşitliliği ve bazı bugları kenara koyarsak, temel oynanış yapısı olarak çok fazla soruna sahip olmayan, oyuncuyu tatmin eden bir yapım.
Fakat olay teknik detaylara geldiğinde… Maalesef insanın yüzünü buruşturmasına sebebiyet verebiliyor.
Öncelikle oyunda fizik motoru ve hareketli eşyalar arasındaki etkileşim var ile yok arası. Ölü bir bedeni duvar kenarına bıraktığınızda vücudun yarısı duvarın dışına çıkabiliyor ve Freedom Town sakinleri bunu farkedip alarmı çalıştırabiliyor. Oyun bazen buga girip taşığınız cesetleri veya bayılttığınız bedenleri elinizdeki bir eşya gibi algılayabiliyor. Karakteriniz bazen ormandaki ağaçlara takılabiliyor ve oyunu kaydedip, kapatıp tekrar açmadan bu düzelmiyor.
Bütün bunlara oyunun görsel yönünün 14-15 yaşında bir oyundan farkının olmamasını da ekledik mi, Church in the Darkness’ın teknik açıdan yeterince cilalanmadan piyasaya sürüldüğünü söylemek mümkün oluyor.
Seslendirmeler hariç (oyun tamamen seslendirilmiş bu arada) ses efektleri ve müziklerin de vasatın üzerine çıkamadığını belirtmem gerekiyor. Seslendirmeler muazzam olmasına rağmen, kalan ses işçiliğinin zayıflığı, maalesef, seslendirmelere de gölge düşmesine neden oluyor.
The Church in the Darkness; oynanış yapısı, konusu, hikayesi, hikayeyi işleyişi gibi alanlarda oyuncuyu ciddi manada tatmin edebilen, yeniden oynanabilirliği ile uzun saatlerinizi verebileceğiniz bir yapım.
Fakat oyun, aynı başarıyı teknik alanlarda göstermeyi başaramıyor. Buglar, fizik sorunları, düşük kalitedeki görsellik ve zayıf arayüz gibi detaylar bu kadar ince düşünülmüş bir yapıma yakışmayan şekilde karşımıza çıkıyor.
Ben tüm kusurlarına rağmen oynayıp, eğlenip, 3 farklı sonla oyunu bitirdim. Daha fazla oynar mıyım? Bilemeyeceğim. Oyunun bugları ve fizik sorunları düzelse, oyuna biraz daha farklı eşyalar (dolayısıyla farklı etkileşimler) eklense yeniden oturur oynar mıyım? Kesinlikle.