Blasphemous İncelemesi
Blasphemous, hayalimizdeki 2D Dark Souls olabilir mi?
Öncelikle bir uyarı yapmak istiyorum. Oyun ESBR tarafından “M” olarak sınıflandırılmış. Yani yetişkinlere göre. Amerika Kıtası’ndaki özellikle Kuzey Amerika ve Kanada bölgesinde sözü geçen, yaş sınıflandırma hizmeti veren bu firma diyor ki “bu oyunu 17 ve üstü” oyuncular oynayabilir. Ben de buradan küçük ve genç oyuncu okurlarımdan rica ediyorum, her ne kadar size uygun dilde metinler yazıya döksem de yazı sonundaki videoyu izleyemeyeceksiniz. Yaş kısıtlamasını aktif ettim. Yani YouTube’daki videoyu 18 ve üzeri yaştaki büyükler izleyebilecek. Yaş kısıtlaması, şüphesiz videomun izlenme oranını düşürecektir. Oranlardan, paradan daha önemli şeyler var. Ne onlar? KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZ. İçeriklerinin yaş hususlarına, psikolojik ve pedagojik konularla bağıntısını umursamayan sorumsuzların yığıldığı bu platformlarda biz örnek olmaya çalışıyoruz.
Şimdi oyuna geçebiliriz. Soulborn serilerinin bir seveni olarak, şu oyunların tadını veren bir 2 veya 2.5 boyutlu bir oyun çıksa da oynasam diye çok düşündüm. Castlevania, Death’s Gambit, Salt and Sanctuary, The Messanger, Hollow Knight ve Dead Cell gibi platform oyunları benim gibi düşünenlere yardımcı olabilir. Hatta bunların arasına Volgarr the Viking’i de ekleyebiliriz. Ancak Sunum olarak taaaa Kickstarter başlangıçlarından beri Blasphemous dikkatimi çekmiş ve saydıklarımın arasından hızlıca, zihnimde öne geçerek takip alanıma girmişti. Oyun bugün çıkıyor, hatta birkaç saati kaldı. Peki Blasphemous nasıl bir oyun?
Genel tasarım, Hristiyan Katolik mezhebinden esintiler taşıyor. Peki ya hikaye? Cvstodia adlı bir bölgedeyiz. Burası lanetlenmiş. Böyle bir ortamda adeta sonsuz ölüm ve yeniden doğma döngüsünde hapsolmuş, “The Panitent One” namlı, maskeli bir mücadeleciyi yönetiyoruz. “Suskun Keder” adlı bir katliamın da tek kurtulanıyız. Hikaye anlatımı gerçekten Dark Souls gibi. Giriş, ara sahneler de yine bu minvalde. Ben bu açıdan gayet mutlu oldum. Güzel oyunlardan, sevilen oyunlardan esinlenmek kesinlikle kötü bir şey değil.
Oyun içine çekiyor sizi zira saatler ilerledikçe büyük bir mekanda olduğunuzu idrak etmeye başlıyorsunuz. Gerçekten büyük. Haritanız her dakika büyüyor ve birbirine bağlanıyor. Sonra aralarda gizli geçitler, sunaklar, yerleşkeler, ara yollar, satıcılar, yan karakterler, bol bol düşman ve beklenmedik anlarda çıkan boss mücadeleleri içerisinde buluyorsunuz kendinizi. Anlık ve vakaların akabinde üzerinizde taşıyabileceğiniz bir sürü nesne ediniyorsunuz ya da satın alıyorsunuz. Kimi toplanabilir parçalar kimi de direkt size ve mücadelenize etki ediyor. Kimi anahtar, kimi görev eşyası kimi de bünyenize güç katan ya da savaş kabiliyetinizi geliştiren bir yeti taşı.
Hazır savaş demişken biraz daha detaya girelim. Oyunda düşmanları hakladıkça elde edebileceğiniz Tears of Atonement denen puanlar var. Bunlarla kılıcınızı geliştiriyor ya da alışverişlerinizi gerçekleştiriyorsunuz. Oyunda para puan = Tears of Atonement. Çatışmalar esnasında kullandığınız bazı özel yetenekleri, gerek eşyalardan edinin gerek sunaklardan geliştirin, fark etmiyor, mana harcıyorsunuz. Evet, bir can ve bir mana barınız var. Mana barları düşmanı tokatladıkça artarken canınızı yanınızda taşıdığınız, başta iki olan, can iksiri ile dolduruyorsunuz. Ya da can tazeleme için Dark Souls serilerinde “bonefire” olarak bilinen, genel adıyla checkpoint/kayıt noktasını tercih etemelisiniz ancak öyle her adım başı yok bu noktalar. Oyunda ölünce de buralardan tekrar doğuyorsunuz, bazen gerçekten ızdırap olabiliyor zira, yineliyorum, her adım başı yoklar. O yüzden bu oyun hata affetmiyor, ona göre.
Oyunun en güzel yanı şüphesiz piksel sanatı ile tasarlanması. Ancak beni müzikleri ve diyalogların seslendirilmiş olması da çok etkiledi. Alta yazı ekleyip geçerler diye düşünmüştüm. NPC’ler sesli konuşmaya başlayınca helal olsun dedim. Müzikler güzel ama bir eleştirim var, bu iğrenç, iç bunaltıcı oyun atmosferine ek olarak İspanyol tınılarının iç ferahlatıcı şekilde yerleştirilmiş olması olmamış. Oyunun hikayesi, atmosferi gibi müziklerin de bunaltması gerekiyordu ki iyice içimiz şişsin, gerilelim, bunalalım, bonefire görünce göbek atalım, oyunu bitirince üzerimizden tonlarca yük kalkmış gibi mutlu olalım. Vallahi, yalan yok, müziklerle birlikte, huzurlu, etrafı kolaçan ederek, temkinli bir şekilde ilerliyoruz.
Daha fazla söylenecek bir şey yok, daha fazlası için videoyu izleyebilirsiniz, tabi 18 yaşında ya da büyükseniz. Son olarak YouTube kanalıma abone olmayı, Twitch kanalımı takibe almayı unutmayın. Çeşitli bilgiler için de sağdaki sosyal medya hesaplarımı da takibe alabilirsiniz. İyi günler, iyi oyunlar dilerim.
Güncellem, son gelen e-postada verilen bilgiye göre bilinen bir sürü bug ve benzeri problem varmış, ilk gün ve sonraki yamalarla düzeltilecekmiş. Valla biz saatlerce oynadık sorunla karşılaşmadık. Öyle veya böyle, gayet iyi, zaten stüdyo The Last Door’un yapımcısı, kolpa değiller 🙂
Trackback: Blasphemous Başarılı Bir Oyun - İnceleme - Oyun Fest
gürsel 16 Eylül 2019
oyunu bitirdiğinizde detaylı olarak hikayeyi video yada yazarak siz bilirsiniz anlatabilir misiniz çünkü ingilizcesi ağır olay örgüsünü hikayeyi çok makbule geçer açıkcası