Arboria İlk Bakış

Arboria İlk Bakış

Bazen erken erişim oyunlar, gereğinden erken erişime açılabiliyorlar…

Daha önce oynadığınız bir oyunda ana karakterinize bakıp “aman yarabbi, ne kadar çirkin bir şey yav bu” dediğiniz oldu mu?

Ama hani öyle karakteristik bir çirkinlik değil, misal Planescape Torment’teki Nameless One’da çirkin fakat onunkisi oyuncuyu rahatsız eden tarzda değil. Demek istediğim daha ziyade estetik olarak hiç bir bütünlüğü ve albenisi olmayan hatta insanın gözünü yoran bir karakterle baş başa bırakılmış olmak.

Evet, daha önce hiç böyle bir tecrübe yaşamadınız mı? Güzel, gelin sizleri Arboria ile tanıştırayım o vakit.

Oyunun, ilerisine nazaran, görece güzel gözüken tutorial kısmından bir kesit. Ultra grafik ayarları

Estetik kaygılarımıza değinmeden evvel

Oyunla ilgili daha fazla “estetik kaygı” muhabbeti yapmadan evvel, sizlere Arboria’nın tam olarak ne olduğunu anlatmam gerek sanırım.

Oyun 3 boyutlu, Souls-like diyebileceğimiz mücadele sistemine sahip bir rogue-lite. Oyunda procedural (her oynanışta farklı) biçimde oluşan haritalarda seyahat ediyor, simbiyotik geliştirmeler elde ediyor, envai çeşit düşmanla karşılaşıyor, bosslarla zorlu mücadelelere girişiyor, hayatta kalmak için zorlu mücadeleler veriyor ve en sonunda ölüyoruz.

Akabinde ise oyuna yeniden başlıyor ,yeniden ölüyor fakat her ölümle birlikte oyunda bir miktar daha tecrübe kazanmış oluyoruz. Böyle baktığınızda kulağa eğlenceli geliyor, değil mi?

Hah işte o eğlence faktörü, elimizdeki tam anlamıyla çalışan, oynanış ve içerik bakımından ayakları yere basan bir oyun olsaydı geçerli olabilirdi. Fakat Arboria erken erişim için dahi erken sayılabilecek bir formda karşımıza çıkıyor.

Oyunun en temel oynanış mekanikleri iyi kötü çalışıyor olsa da; düşmana odaklanma, yuvarlanma ve özel yetenek kullanma sistemleri henüz çok hantal ve sorunlu. Bunlara bazı düşmanların saldırılarının yönü ve doğrultusu konusunda hiç bir animasyon göstermiyor oluşu da eklenince, bir noktadan sonra “yeter be” diyebiliyorsunuz.

Az yukarıda procedural haritalardan, simbiyotik geliştirmeler elde etmekten, envai çeşit düşmanla karşılaşmaktan ve zorlu boss mücadelelerinden bahsetmiştim. Bunlar benim iddialarım değil, geliştiricinin oyunun tanıtım materyaline, sayfasına yazdıkları.

Zira ben yazmış olsaydım, sürekli birbirinin aynı geliştirmeleri bulmaktan, oyunda karşıma totalde 5 çeşit düşman çıkmış olmasından ve şimdiye kadar, büyük uğraşlar sonucu, ancak bir adet Boss ile karşılaşabilmiş olmamdan bahsederdim. Hatta geliştiricinin “procedural” iddiasının, birbirinin aynı koridorları uç uca ekleyip her seferinde farklı oyun dünyasıymış gibi bize kaktırmaktan ibaret olduğunu da not düşerdim.

Yanlış anlamayın, bunlar ben oyunda yeterince ilerlemediğim, yahut oyunu çok az oynadığım için bu şekilde yorumladığım sorunlar değil. Bunlar oyunun gerçekleri zira Arboria’da şuan içerik yok. Hatta nitelikli bir souls-like oyuncusu Arboria’nın an itibariyle sahip olduğu içeriğin tamamını 3-4 saat içerisinde rahatlıkla tüketebilir, size bunu rahatlıkla söyleyebilirim. (Oyunda totalde 1 ortam ve 4 bölüm var şimdilik)

Oddworld dünyasının üvey evladı

Geldik fasülyenin faydalarına.

Arboria’yı ilk gördüğümde, ekran görüntüleri aklımda birden bire Oddworld serisinin canlanmasına neden olmuştu. Çapraşık bir dünya dizaynı ve onun içinde kaybolmuş karakterler, Oddworld benim için buydu ve bu oyunun görselleriyle bana vadettiği dünya tahayyülü de buna yakındı.

Tabi o görsellerin pre-render edilmiş, fotoşokun dibine vurulmuş görseller olması ihtimali bir anlık aklımdan çıkıvermiş.

Oyunu açmamla hayalkırıklığına uğramam arasında geçen süre 30 saniye desem yalan olmaz muhtemelen. Kaldı ki ilk 2-3 dakikamı geçirdiğim bu tutorial alanının oyunun güzel gözüken diyebileceğim kısmı olduğununun farkına varmamla iyice dumur olmuş olmam…

Hayır zaten ana karakterlerimiz (oyuna her başladığınızda farklı bir gudubet ellerinize teslim ediliyor) mutant havuçla yer elmasının çocuğu olmuş da üzerine ekstra radyoaktif serpinti yerleşmiş gibi duruyor, bari dünyayı güzel tasarlasaydınız be abicim. Ya da adamakıllı keskinleştirseydiniz kaplamaları da, zaten çamur deryasında yüzen iribaşlara benzeyen NPC’ler ve Mantaristan diyebileceğimiz oyun dünyası biraz olsun ekran görüntüsünde sunduklarınıza benzeseymiş yav.

İnanın oyunun ilk 15 dakikası boyunca, devamlı olarak, görsellik ayarlarının en yüksekte olup olmadığını kontrol etme ihtiyacı duydum.

Bir de oyunda ne seslendirmenin, ne ekstra ses efektlerinin, ne de adamakıllı müziklerin olmadığını söylesem. Ne dersiniz? Bazı düşmanların ses efekti bile yok oyunda, kabanıza yapıştıklarında veya canınız azaldığında anca anlayabiliyorsunuz.

Oyunda can kaybettiğinizde yahut hasar aldığınızda çıkan herhangi bir ses efekti, hatta ses efektini geçtim bu durumu belirten herhangi bir animasyon dahi bulunmuyor olması ise yukarıda saydıklarımın tuzu biberi niteliğinde.

Çok erken erişim, erken erişim değildir

Tutkulu geliştiricilerin, ümit vaat eden oyunlarının erken erişime çıkmasının ve bu vesileyle bağımsız geliştiricilerin hayallerini gerçeğe bir adım daha yakınlaştırabilecek paraya kavuşmalarının hoşuma gittiğini evvelce de yazılarımda belirtmiştim.

Ama “erken erişim” dediğimiz yapının da bir sınırı olması gerektiğine inananlardanım. Hele Arboria gibi aslında “Demo” olan bir yapımın (oyunun var olan içeriğini bitirdiğiniz vakit demoyu bitirdiğiniz için teşekkür ederiz diyen bir yazı sizleri karşılıyor) erken erişim olarak sunulmasını tam olarak kabullenemiyorum diyebiliriz.

“Karakterimiz artık yürüyebiliyor, oyun dünyamızın onda biri de tamam, haydin erken erişime” diyen geliştiricilerden olmamak gerek.

Oyuncuların senin ürününe ve dahi sana güvenip parasını yatırmasını istiyorsan, evvela sen karşındakini müşteri olarak görüp ona ve senin oyununa yatıracağı parayı kazanırken verdiği emeğe saygı duyacaksın.

Arboria maalesef erken erişim için dahi 2-3 ay erken piyasaya sürülmüş gibi duran bir yapım. Şu haliyle tavsiye etmiyorum. Hele hele piyasada bu oyuna vereceğiniz parayı fazlasıyla hak eden pek çok nitelikli ve ideal sürede tam sürümünü görme imkanına sahip olabileceğiniz erken erişim yapım varken.

Dipnot 1: Belki bir 5-6 ay sonra oyuna tekrar göz atıp, herhangi bir ilerleme kaydedip etmediğine, cebinizden çıkacak parayı hak edip etmeyeceğine dair bir tahlilde daha bulunabilirim. O zamana kadar, Arboria ile ilgili söyleyeceklerim bu kadar.

Dipnot 2: Oyunun %70 oranında olumlu Steam incelemelerinin 3’te 1’inin ürünü ücretsiz olarak edinen küratörler tarafından yazıldığını hatırlatmakta fayda olduğuna inanıyorum.

İçeriği sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilirsiniz:

Bu haberle alakalı ya da farklı konularda yorum yapmak, kendiniz gibi okurlarla konuşmak isterseniz, forumumuz tam size göre. Buraya tıklayarak foruma erişin

Benzer Yazılar

2025’e Koşarken Son Dönemin En İyi Oyunlarını Atlamayın

2025'e Koşarken Son Dönemin En İyi Oyunlarını Atlamayın


2025'e Koşarken Son Dönemin En İyi Oyunlarını Atlamayın

Son dönemin en popüler oyunlarından kaçını oynadınız? Bu ara en çok aranan oyunlar, en çok rağbet gören oyunlar adına size bir bilgilendirme geçeyim dedim. Zaten "hardcore gamer" arkadaşlar bu içeriği es geçeceklerdir :) Aşağıda söz konusu olan 5 oyun var. Ve gerçekten içerisinde...

Team Fortress 2 Yeniden Doğuyor

Team Fortress 2 Yeniden Doğuyor


Team Fortress 2 Yeniden Doğuyor

Team Fortress 2, yeni bir güncelleme aldı. Valve'in 17 yıllık oyunu Team Fortress 2, sonunda 64 bit çağına geçiyor! Valve, dün TF2'ye yeni bir güncelleme yayınladı ve bu güncelleme, Windows ve Linux kullanıcıları için 64-bit desteği ekliyor. Güncelleme ayrıca çökme sorunlarını da...

Manor Lords’a Erken Eriştim Ama!

Manor Lords'a Erken Eriştim Ama!


Manor Lords'a Erken Eriştim Ama!

Manor Lords'u test ettim, baya vaktimi alacak gibi gözüküyor. Geliştirici Village Bench'in kendi imzasını taşıyan oyunu Manor Lords, strateji meraklılarını tarihi bir serüvene davet ediyor. Oyuncular, Orta Çağ Avrupa'sının efendileri olarak krallıklarını inşa etmek ve yönetmek için yola...

Yorum Bırak