Conarium İncelemesi
Geç olsun, güç olmasın. Conarium’u henüz oynamadıysanız, bir de benden okuyun.
Öncelikle şunu söylemem gerekir ki, oyun gerçekten size bir şeyler anlatmak istiyor. İnsanoğlunun doğaya karşı olan zulmü ve içindeki araştırma içgüdüsü hiç bu kadar güzel açıklanamazdı diye düşünüyorum.
Atakan’ın sitemizdeki ilk incelemesi, kendisinden kısa ve öz bir şeyler çıkarmasını istedim. Elinden geleni yaptığını düşünüyorum, iyi okumalar – YNP
Oyunun yapımcısı Zoetrope Interactive, İstanbul menşeli bağımsız bir oyun geliştiricisidir. Galip Kartoğlu, Onur Şamlı ve Oral Şamlı önderliğinde çalışmaktadır. Kendilerinin daha önce yapmış oldukları Darkness Within serisi biz Türk oyuncular tarafından ilgiyle karşılanmıştı ancak Darkness serisinde Conarium da olduğu gibi Türkçe dil seçeneği ne yazık ki mevcut değildi. Evet doğru duydunuz. Conarium (Seslendirme olmasa bile) Türkçe dil desteğine sahip bir oyun.
Conarium, Lovecraftian tarzını benimsemiş, yürüme simülasyonu ile korku öğlelerini harmanlamış güzide bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Peki nedir bu Lovecraftian? H.P Lovecraft isminden, romanlarından esinlenmiş her oyun ve film, lovecraftian temasını benimsemiş oluyor. H.P Lovecraft tarafından yazılmış romanlar genellikle korku türünün daha kozmik olduğunu ve insanüstü getirilere odaklandığını anlatır bizlere. Conarium da, H.P Lovecraft’ın “Deliliğin Dağları” adındaki kısa romanından esinlenmiş ve romanda anlatılan hikayeden daha sonrasını biraz yorumlayarak bizlere sunmuş.
Oyunun senaryosuna gelecek olursak akışı muazzam gidiyor, yer yer korku yer yer gerilimi hissetmeniz hiç zor değil. Kontrol ettiğimiz karakterimizin adı Frank Gilman ve Antarktika üzerinde bulunan Upuaut Araştırma Üssü’nde bilim adamı olarak çalışıyoruz. Nedenini anlayamadığımız, gerçek mi yoksa sanrı mı kestiremediğimiz bir rüyadan uyanarak olayların içine düşüveriyoruz. Diğer kaybolan bilim insanlarını bulmak adına, bitmek bilmeyen bir kar fırtınası ile yüzleşmeye ve sessizliğe bürünmüş kocaman çalışma üssünde bir gezintiye çıkmaya karar veriyoruz. Oyunun 2 farklı sonu bulunmakta fakat oyun içinde yaptığınız şeyler buna pek etki etmiyor. O yüzden içiniz rahat olabilir. Ben iki sonu da görecek şekilde oyunu bitirdim.
Oyun mekanikleri olarak söylemeliyim ki, karakterimiz biraz yürüme özürlüsü gibi duruyor. Ara sıra, sahne geçişlerinde yaşadığımız sanki baş ağrısı hissiyatı ve ekranın parazitlenmesi göz yorucu olabiliyor. Bunun dışında oyun içinde çeşitli bulmacaları çözerek sanki diğer bölüme geçmemiz gerekiyormuş hissine kapılabilirsiniz. Ancak bulmacaları öyle kolay sanmayın sakın. Etrafı iyice araştırmak, kolaçan etmek gerekiyor zira gözünüzden kaçan ufacık bir nesne, bulmaca zorluğunu bayağı arttırabiliyor.
Atmosfer bakımından içerik oldukça zengin ve dolu. Rüyadan uyandıktan sonra ne yapacağınızı bilememeniz ve bir cevap istemeniz size çok güzel işleniyor. Etraf ışıklandırmaları ve grafiksel açıdan çok güzel. Nitekim Unreal Engine 4 motoru ile yapılmış ve gerçek anlamda şahane duruyor. Çalıştığımız yerden daha aşağılara indiğimiz zaman bizi karşılayan antik yapılar ve değişik ışıklandırmalar direkt olarak göze çarpıyor. Açıkçası size biraz Crysis havası verebilir bu ışıklandırma ve yapıtlar. Biraz benzerlik var diyelim. Ancak müzik kısmında biraz hayal kırıklığına uğradım ne yazık ki. Neredeyse sizi atmosfere sokan bir tane müzik yok oyunda. Ayrıca karakterimizin bazen telsizle iletişime geçtiği sıralarda duyduğumuz seslendirmeler de biraz amatörce kalmış diyebilirim.
Kısacası oyun gayet güzel ve keyifli. Korku ve gerilim odaklı bir oyun arıyorsanız, zengin bir hikayeye de hayır demem diyenlerdenseniz sakın kaçırmayın derim. Steam üzerinden 31 TL gibi bir fiyata ulaşabilir ve bence hem güzel bir deneyim açısından hem de Türk yapımcılara destek olması açısından oldukça makul bir fiyata sahip olabilirsiniz oyuna.
EKSİLERİ
Müzikler olgun değil.
Bazı anlar göz yorucu olabilir.
Lolneaqya 15 mayıs 2020
Ağzına sağlık hemen oynamayı düşünüyorum